1983 yılından bu yana beldemiz Muğla-Ula evlerinin bir yansıması olan Nail ÇAKIRHAN öncülüğünde oluşan mimari tarzı ile yapılaşmasını sürdürmektedir. Binanın konumu ve iç düzenlemesi yörenin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yapılmıştır. Küfelerle getirilen tütün yaprakları, evin güneyine bakan kısmında iplere dizilip kargılara asılır, denizden esen meltem rüzgarı eşliğinde kurutulurdu. Oturma odası aynı zamanda yemek odası olarak kullanılır, elmalık dediğimiz raflarda misafir için yatak ve yorgan hazır tutulurdu. Elmalığın hemen altında, ocağın üstünde serpençlik bulunur, kibrit, makas, kandil gibi acil ihtiyaçlar için kullanılırdı.İlginç olan ise serpençlik İdyma uygarlığına ait mezar taşlarında kullanılan çizgileri taşımasıdır. Sebzelerin protein değerini düşürmeden kurutmak için sonbaharda trabzanlara asılır, kışlık sebze ihtiyacı karşılanırdı. Pencerelerin çok olması hem güneş ışığından daha çok yararlanmak hem de oturduğumuz yerden dışarıyı rahat görebilmek içindir.
Yaşadığımız yöredeki doğal güzelliklerin bugüne kadar korunmasının ana kaynağı, Yörük kültürünün sosyal ve ekonomik yaşantısının doğayla uyum içerisinde olmasından dır. Sosyal ve ekonomik yaşantısının ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yapılan binalar, Nail ÇAKIRHAN tarafından yörenin doğal kaynaklarından yararlanılarak geliştirilmiştir. Beldemizde turizm sektörünün hızla gelişmesinden bugüne otel ya da apart olarak yamaçlarda yaygınlaşarak bu yapılar turizme hizmet etmektedir Günümüzde yörenin kendi tadı ve özellikleriyle kendini özgürce ifade edebilen kent olma özelliğini taşıyan vadinin içerisinde kendine olan güveni haykıran Akyaka’ yı herkes gururla taşımalıdır.